Sıkça Sorulan Sorular

Türk Gıda Kodeksine uygun olarak Tarım Bakanlığı'ndan izinli firmalar tarafından üretilmiş, ambalajlı baharat ürünlerini almanızı tavsiye ederiz.
Baharatlar/bitkilerin doğrudan tek başlarına diş sağlığını olumsuz etkileyeceğini söyleyemeyiz, bununla ilgili herhangi bir akademik çalışma yoktur. Diş çürüklerinin birden çok nedeni olabilir.
Baharat veya bitkilerin bilinçsiz kullanılması olumsuz sonuçlar doğurabilir. Kullanımı ile ilgili olarak mutlaka doktorunuzla görüşmenizi ve doktor tarafından önerilen dozda ve şekilde tüketmenizi öneririz.
Hayır değildir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 10 kGy'lik ışınlama dozunun insan sağlığı açısından bir sorun oluşturmayacağına karar vermiştir. Türkiye'de de bu oran uygulanmaktadır.
Baharatlar üzerinde/içinde bulunan küfler (aflatoksin) insan sağlığı açısından zehirli bileşenler olabilir. Bu nedenle izinli üretim yapan firmaların ambalajlı ürünleri tercih edilmelidir.
Rutubet miktarı baharattaki nem düzeyini (su miktarını) ifade eder.
Üründeki rutubet miktarının fazla olması, küf gelişimini teşvik etmektedir. Baharatlardaki rutubet miktarı mutlaka Türk Gıda Kodeksi'nde öngörülen kriterlere uygun olmalıdır.
Kahveyi uzun süre saklamak zor. Çünkü oksijen ile temas ettiği sürece içindeki kimyasal maddeler okside olmaya ve bozulmaya başlıyor. Galiba en iyisi kahveyi az alıp, hızla tüketmek.
Bu tip kahveyi elde etme tekniğini ilk bulan bir Japon. 1901’de ABD’de bulmuş ancak asıl uygulama 1930 yılında elinde bol miktarda kahve çekirdeği bulunan Brezilya Hükümetinin Nestle firmasına başvurması ile başlamuş ve 1938 yılında da üretime geçilmiş. Yapılan iş kahve çekirdeklerinin kurutulması ve toz ya da granül hale getirilmesi (sıvı halinde de olabiliyor). Bu yolla, üzerine sıcak ama kaynamayan su dökülerek içilebilecek kahve elde etmek mümkün olmakta. Avantajları ise çabuk ve kolay hazırlanması, kafein içeriği biraz daha az. Ancak asıl sorun, kurutma işlemi sırasında kahveye asıl tadını veren ve suda eriyebilen maddeler uzaklaşmakta, ayrıca kullanılan kahve çekirdekleri genellikle çok kaliteli olmadığı için gerçek kahve tadına biraz uzak kalmakta. Bu sorunlar nedeni ile kahve meraklılarının bir kısmı hazır kahveye tamamen karşılar. Önerimiz zorunlu olmadıkça içmemenizdir.
Suyun fazla sert ya da yumuşak olması kahvenin tadını olumsuz etkiler. Aynı şekilde distile su da lezzetsiz bir kahveye yol açar. En doğrusu piyasada satılan şişelenmiş suları kullanmaktır. Kullanılacak suyun soğuk olması da kahvenin lezzetine olumlu katkıda bulunur.
Kahvenin çekirdek olarak tüketilmesi ya da içecek olarak tüketilmesi arasında teorik olarak fark yok. Belki bilirsiniz; Arap yarımadasında kahvenin fırınlanarak kullanılma yöntemi bulunmadan önce uzun yıllar kahve, yeşil hali ile pişirilmeden ekmek ve diğer yiyeceklere katık olarak hazırlanıp tüketilmiş. Dolayısı ile çikolata kaplı çekirdekte bir sorun yok. Burada dikkat edilecek önemli bir nokta, bazen kahve çekirdeği yemek, demir eksikliği anemisinin belirtisi olabiliyor. Niye o zaman kahveyi çekirdek olarak tüketmiyorsunuz derseniz; çekirdek çok aromatik, sert ve uzun süren kalan bir lezzete sahip ve pişirme işlemleri aromatik özelliklerini ön plana çıkartırken, fırınlanmış çekirdek oldukça sert bir tada sahip. Bu da çok tercih edilen bir şey değil. Kahve ile ilgili kalori ve kafein bilgileri çekirdek üzerinden değil de, kahve ile yapılan içecekler üzerinden verilmekte. Kaloriye bakarsanız çekirdeğin kalori miktarı sıfıra yakın ancak içecek haline gelip de üzerine şeker, süt, krema vb. eklenince kalori artıyor.

Genelde Diyet önerilerine baktığınız zaman bunların hiçbirinde kahve ile ilgili bir kısıtlamaya rastlamazsınız. Bu da doğaldır, çünkü kahve kendi başına kalorisiz ve yağsız bir içecektir. Ancak kafelerde sunulan sütlü, kremalı kahvelere gelince iş değişir.

Bu nedenle, diyet yaparken en akılcı yaklaşımlar; kahveden sütü, şekeri, kremayı uzak tutmak, moka gibi kahveler içmemek, günlük kahve miktarını biraz azaltmak ve bu kahveyi kısa sürede değil gün içine dağıtarak tüketmek olabilir.

Yükleniyor...